RICS Sertifikası ve Türkiye’de Gayrimenkul Değerlemesinde Uluslararası Standartlara Uyum
- İsmail Duyar
- 9 Kas
- 2 dakikada okunur
Türkiye’de gayrimenkul değerleme sektöründe uluslararası standartlara uyum, son yıllarda giderek daha fazla önem kazandı. Özellikle büyük ölçekli projelerde ve yabancı yatırımcıların ilgisinin arttığı dönemlerde, değerleme şirketlerinin yalnızca yerel düzenlemelere değil, aynı zamanda küresel kalite standartlarına da uygunluk göstermesi bekleniyor. Geçtiğimiz günlerde Çınar Değerleme’nin, Londra merkezli Kraliyet Lisanslı Ölçmeciler Enstitüsü (RICS) tarafından “regulated by RICS” sertifikası alması bu açıdan dikkat çekici bir gelişme oldu. Peki bu ne anlama geliyor? Gelin, hem sektörün mevcut durumunu hem de uluslararası sertifikasyonun pratikteki etkilerini birlikte değerlendirelim.
Benim gözlemim, Türkiye’de gayrimenkul değerleme şirketleri uzun süredir SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) ve BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) gibi yerel otoritelerin düzenlemelerine tabi olarak çalışıyor. 2007’den bu yana SPK ve BDDK tarafından yetkilendirilen şirketler, IVSC (Uluslararası Değerleme Standartları Konseyi) çerçevesinde rapor hazırlamak zorunda. Ancak, uluslararası yatırımcıların ve finans kuruluşlarının beklentileri doğrultusunda, yalnızca yerel mevzuata uygunluk artık yeterli görülmüyor. RICS sertifikası burada devreye giriyor: Şirketin hem metodolojik hem de etik anlamda uluslararası standartlara uygunluğunu bağımsız bir şekilde doğruluyor.

RICS’in “regulated by RICS” statüsü, yalnızca bir kalite etiketi değil. Bu unvanı taşıyan şirketler, IVSC standartlarının yanı sıra RICS’in mesleki etik ilkelerine ve raporlama şeffaflığına da uymakla yükümlü. Uygulamada sıkça gördüğüm gibi, özellikle uluslararası finansman gerektiren projelerde veya yabancı yatırımcıların taraf olduğu işlemlerde, RICS sertifikalı bir değerleme raporu çoğu zaman aranan bir ön koşul haline geliyor. Örneğin, Avrupa Yatırım Bankası ya da IFC gibi kurumların finanse ettiği projelerde, RICS uyumlu raporlar genellikle zorunlu tutuluyor. Bu da şirketlerin yalnızca yerel değil, küresel düzeyde de güvenilirlik kazanmasını sağlıyor.
Ancak burada önemli bir ayrımı vurgulamak gerekiyor. Türkiye’deki değerleme şirketleri için RICS sertifikası yasal bir zorunluluk değil. SPK’nın 2015/25 sayılı genelgesiyle IVSC standartlarına uyum şartı getirilmiş olsa da, RICS’in rolü daha çok uluslararası kabul ve denetim açısından öne çıkıyor. Diğer yandan, ISO 9001 gibi kalite yönetim belgeleri ise süreçlerin genel verimliliği ve müşteri memnuniyetiyle ilgili; doğrudan değerleme metodolojisiyle ilgili bir standart sunmuyor. Yani, sektörde zaman zaman karıştırılan bu sertifikasyonların kapsamları ve etkileri birbirinden farklı.
Çınar Değerleme’nin RICS sertifikası alması, şirketin daha önce sahip olduğu Kalitest ve ISO 9001 belgeleriyle birlikte, hem yerel hem de uluslararası denetimlerden başarıyla geçtiğini gösteriyor. Fakat sektörün genelinde, özellikle küçük ve orta ölçekli değerleme şirketleri için RICS sertifikasyon sürecinin maliyeti ve sürdürülebilirliği tartışma konusu. Türkiye Gayrimenkul Değerleme Derneği’nin verilerine göre, sektörün büyük bölümü yalnızca yerel yetkilendirmelerle faaliyet göstermeye devam ediyor. Bununla birlikte, uluslararası projelerde yer almak isteyen şirketler için RICS’in sağladığı şeffaflık ve güven, önemli bir rekabet avantajı yaratıyor.
Değerleme sürecinde dikkat ettiğimiz bir diğer nokta da, veri kaynaklarının güvenilirliği ve raporların tekrarlanabilirliği. IVSC’nin 2022’de yayımlanan güncel standartlarında da vurgulandığı gibi, değerleme raporlarının “kullanıcı odaklı” ve “tekrar üretilebilir” olması gerekiyor. RICS’in denetimlerinde ise, raporlarda kullanılan piyasa verilerinin şeffaflığı ve uzmanların sürekli mesleki gelişim sertifikaları titizlikle inceleniyor. Türkiye’de özellikle kırsal bölgelerde veri eksikliği zaman zaman bu standartlara tam uyumu güçleştirse de, büyükşehirlerde ve kurumsal projelerde bu tür uluslararası denetimler artık daha yaygın hale geliyor.
Sonuçta her değerleme çalışmasının arkasında aynı temel soru var: Gerçek değer nedir ve bu değerin şeffaf, tekrarlanabilir ve uluslararası kabul gören bir yöntemle belirlendiğinden nasıl emin olabiliriz? RICS sertifikası, bu soruya verilen yanıtın yalnızca yerel değil, küresel düzeyde de geçerli olduğunu gösteriyor. Sektör profesyonelleri için bu, hem mesleki gelişim hem de uluslararası pazarda rekabet edebilme açısından önemli bir fırsat. Ancak, her şirketin kendi ölçeği ve hedefleri doğrultusunda bu tür sertifikasyonların gerekliliğini değerlendirmesi gerektiğini de unutmamak gerek.



Yorumlar